Perşembe

1 kere oturduk kırmızı koltuklu bi masada başka kimse yoktu. 1 saat kadar konuştuk başka insanlardan, bunun acısı hala bi köşede durur. her cümlenin sonunu "çünkü ben seni seviyorum"a bağlamamak için kendi boğazımı kestim fark etmedi. zaten onun gözü de kalbi de bi bana hep toktu.

özlenmek istediği her an kendimi onu özlerken buldum. çünkü istiyordu. birini seviyorsanız yukarıdaki paragrafın gerçeği kalbi ne kadar kırarsa kırsın görmüyorsunuz çünkü istiyordu anlatabildim mi daha önemli bi şey tabi ki yoktu.



1 kere oturduk kırmızı koltuklu bi masada başka kimse yoktu. hatırlar mı onu bile bilmem ama o benim kendimi ilk susturuşumdu.
önce güldüm ama sonra kızdım hep, bu asla değişmedi. önce sevdim ama sonra daha çok sevdim hep, bu asla değişmesin. her dayanmanın eşiğini zorladım, pişman değilim ama en büyük düşmanıyım kendi geçmişimin. susmak beni bitirdi ama konuşmak da dolaylı olarak yolun en sonunda yine beni bitirdi yemin ederim anlamadım düzenin derdini. uzun lafın kısası, çünkü uzun lafın kısaları kaldı bana bir tek, vazgeçtim.

öyle ya da böyle, iyi ya da kötü, seve seve ya da sike sike vazgeçtim. bunu asla yapamayacağını düşünenlere iyi dileklerimi sunarım, yerlerse.

İçimdeki çiçek bahçeleri

içimdeki çiçek bahçelerini ezip geçtiklerinde anlamıştım vazgeçebileceğimi kapıdan.Bütün kapılara duvar ördüm.ben sanki bir yerin kestirme yoluydum bu hisle iyi bile idare etim.birileri ezerken çiçekleri sırf gidecekleri yer buradan daha yakın diye,ben kenarda fırsatını kolladım gel şöyle otur demenin.gel şöyle otur demeler bitirmezdi de beni, gelip şöyle oturmamaları bakın bu içimi delik deşik etti.iki seni seviyorumun belini kıracaktık oysaki karşılıklı,benim kalbimi değil.